24 Aralık 2010 Cuma

YAZ'I GÖM!

1.
Şimdi saçlarımdaki böcekler de ağlıyor.

Kaldırım taşları, çamların iğneleri, park etmiş arabalar,
Sokağa dair her şey,
Hepimiz,
Derin koyu bir hüzne gömüldük...

Tepemizde daireler çiziyorlar.
Gözlerimi görmek istemiyorum.
(Her sabah, güne doğumunu verirdi eskiden.)
Boş bedenlerimiz.
(En azından benim ki boş.)
Mevsimin bugününde bütün bedenler boş.
(Love is suicide.)
Yazılmamış bir şarkıyı hep bir ağızdan söylüyor
Kumlar, taşlar ve deniz.
Ağaçlar kadim günlerinden kalan son gözyaşlarını
Rüzgara hediye ediyor.
Sadece bir iki fırlama kuş, zaman zaman gülen.

Mevsimin son günleri....
Boşalan musluklar damlamıyorlar bile.
Lavabolarda sezonun kurumuş sümükleri.
Tuvalet camının ardındaki boşluklar,
Bu yaz öğrendikleri hikayeleri fısıldıyor tuğlalara.
Mutsuz ve yalnız apartman merdivenleri,
Boş terk edilmiş balkonlar.
(Do not cry in public)
Gölge geri geldi.
Öksürükler,
Sümükler,
Boklar,
Kıllar,
Vücut sıvıları....

Lime lime olmuş, tükenmiş bir aşkı tekrar canlandırmaya çalışmak,
Kurumuş ekmeği kemirmeye uğraşmak.
Uğraş.

Ulaşılamaz burdan hiç bir yere
Ya evine dön,
Ya da burda kal.
Burdan hiç bir yere gidemezsin;
Tek yol evine gider...
Yitirdiğin yüzüğü soruyorsan eğer,
O hiç sana ait olmadı zaten.
Düşürmedin O'nu dün gece,
Ait olduğu yere gitti kendi iradesiyle,
Sessizce.
O yüzden bulamadın saatlerce....

(Kafamda gerçekten böcekler var.)
Ne yaptın sen?

2.
Dün geceki şovun berbattı.
En kötüsüydü içlerinde.
Rezil,
Müptezel!

3.
Boşlukları dolduralım.

4.
Bit.

5.
Bu ev tükendi,
Sivrisinekler bile gelmiyor artık eve.
Yastıklar, koltuk, çarşaflar, yataklar;
Tükendi,
Tüketildi...
Kitlemeli ve gitmeli.
Mutfak öldü.
Banyo intihar etti...

6.
"Bırakma!", diye bağırsan
Ve ben de "Bıraktım.", diyebilsem.
Diyemem sanırım.
Sanırım gelemem
Ve
Galiba giderim hep yaptığım gibi.
Sonra belki telefon ederim otuz saniye sonra
"Seni seviyorum.", demek için.
"İçin
İçin,
Kızıl
Kızıl",
Yanıyoruz evet...

Yakından sevemiyorum...

7.

Eskici geldi öğlen,
Kendimi verip güzel kırmızı bir leğen aldım karşılığında.
Karşısına yeşil bir sandalye yerleştirip kendime baktım,
Yoktu.
Zebralarımı yüzdürdüm ben de
Kırmızı
Plastik
Leğende.

8.
"Titreyerek mi ölür kurbağalar ?",
Diye sordu kaplumbağa gün batımında;
Damdan düşen kurbağayı gömerken, 
Karanlığa.

9.

Belki de her şey sabah düzelir düzelmesi gerekenler,
Sabah ereksiyonu gibi doğal bir şekilde...
İşler çok karıştı bir defterim bile yok.
Kedimi sorarsan yıllar önce öldü.
O' da bir sene dayanabildi bana.
Ayağımın altındaki yazıdan habersizsiniz hepiniz;
"Bir yıl içinde tüketilmelidir."

Belki de sabah
Didim'in bütün asil köpekleri kahvaltıya gelir
Belki mutfak dirilir
Tüm şehir benimle barışır, ben de kendimle.

Ve belki de sabah olmaz.
Mordor'a giderim ben de,
Gölgelere,
Hüküm Dağı'na,
Kıymetlimise...

Belki.....



                                                       1599
                                                        didim

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler