29 Ekim 2010 Cuma

Ajan Varil'in Gizli Güncesinden

23:33

          Her şey kımıldıyor. Bunu yazabiliyor olmak çok garip. Nasıl yazabiliyorum ve çantam neden ıslak? 
          Ben mi işedim? 
          Hatırlamıyorum. 
          Hatırlamadığım bir zaman diliminde mi meydana geldi bu ıslanma?
          Hoş mu? 
          Değil aslında, zavallıca tüm o olup biten; öyle değil mi zaten?  
          Tanrı dahil hepimiz bulunmak istiyoruz. Tanrı eğer ne kadar kaybolmuş olduğunu farketseydi benim kadar her şeyi gözden geçirip nihilist olmayı seçerdi.
          Bence herkes öyle olmalı.

23:52

         "Bu eller benim değil", diyeli ne çok olmadı mı? Ne çok zaman aktı tüm bu olan bitenin altından, her şey kendi istikametinde evrilirken, devinirken şeyler içimde, kımıl kımıl kararlı bir ivmeyle....

00:07

         Her şey kuruymuş.....

00:26

         Bugün duyduğum en iyi haber her şeyin aslında kuru, kupkuru olduğu. Evet ıslak değiller. Bu saate kadar benim yüzümden ıslandıklarını düşünüp suçluluk duydum, ezildim ve azaldım. Şimdi bunu, her şeyin kuru olduğunu, asla benim yüzümden ıslanmadıklarını, kendime hatırlatıp hatırlatıp seviniyorum. 
         Sevmiyorum bu güvenlikleri. Hiç sevmiyorum hemde. Her şey kuru ve yolunda. Hatırladım işte yine, her şey kuru. Ve ıslak değiller benim yüzümden. Çünkü kuru aslında benim gibi....
         Sadece bir tane kahve içmek istiyorum. Dışarıdan nasıl gözüküyorum acaba? Bilmiyorum. Kahve içmeliyim. O'nunla yan yanayız yeniden, ne hoş.

00:33

         Yedi dakikada neler oluyor. Matematiği çok iyiymiş O'nun. Görsel hafızası da fena değilmiş. Öyle diyor kendisi. Sanırım artık biraz da olsa bir nebze sıkılmaya daralmaya başlıyorum. Unutmadan çok üşüyorum. Çevremde tüm kainat deviniyor. Benimle, beni de dahil ederek.
         İyi bir şey mi bu?
         Bu el benim mi hakikaten? 
         Bunlar oluyor ve şu anda oluyor. Sadece zaman yavaş ve ıslak işliyor.....

01:54

         O burada mı peki ya da daha gelmedi mi? Habersizce ayarladığım bu sinsi randevuya önce ben geldim gizlice. Neticede bu şekilde hala yazabiliyor olmak beni dehşete düşürmek yerine mutlu ediyor. Burası ve bu müzik çok sıcak. O gelirse biraz ferahlık gelecek bu tropikal bunaltıya. Hoş bir meltem gibi değil, metal kadar keskin ama asil bir soğuklukla. Bu müzik çok güzel çok.

02:01

         Gelmen lazım artık. Kafamı kaldırınca seni görsem ya. Ama yoksun. Gelmen lazım. Bu kaostan çıkmalıyım.
         Bu el benim mi?
         Sadece müziği dinleyebilsem. Arkadakilerin salak laf salataları müziği kirletiyor.
         Gelmeyecek sanırım.
         Gelsene....

02:10

         Sıkıldım. Gelmeyecek.

02:41

         Kalkma vaktini tayin eden sigara paketindir.
         Tek telefon hakkımı kullanmak istiyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İzleyiciler